Habeşistanlı bir kölenin oğlu olarak dünyaya gözlerini açan Bilâl-i-Habeşî, yıllarca itilip kakıldı, ezilip horlandı. Hayata dair hiç bir umudu, beklentisi ve hayali olmadı. Efendisinin emirlerini yerine getirmek için koşuşturmaktan âdeta insan olduğunu unuttu.
İslâm ile şereflenince, önce ruhu, sonra bedeni hürriyete kavuştu. Kalbini aydınlatan iman nuru, onun için eşsiz bir cesaret kaynağı oldu. Dayanılmaz işkenceler, onu inançlarından vazgeçirmek bir yana, iman âbidesi yaptı.
Ehad! ...