Bir gün gece vakti, geçen günleri mi düşünüyor; heba olan ömrüne mi acıyor ve gönül sarayının taşını gözyaşımla deliyor; hâlime uygun olarak şu beyitleri söylüyordum: Anbean ömrüm geçiyor, yaşım ilerliyor ve nefesim gittikçe tükeniyor. Bakıyorum da çok bir şey kalmamış. Elli yaşına bastın. Şimdiye kadar uykuda mıydın?