Yirmi sene olmuştur. Sirkeci'de, kırık kolu alçılar içinde bir hamal gördüm. Sırtında lebâleb dolu bir küfe, benim ellerim cebimde çıkarken durup nefeslenmeye, azıcık dinlenmeye ihtiyaç hissettiğim yokuştan, inleyen adımlarla çıkıyordu... Yalnız değildim, yanımda başkaları da vardı. Ve mutlak, onlar da görmüşlerdi. Fakat şimdi arasam sorsam, hiçbirinin o kırık kolu alçılar içindeki hamalı hatırlamayacaklarından eminim. Üstelik durduk yerde zihinlerine, delirdiğime dair bir şüphe atmış olacağım! ...